İlk olarak şunu söyleyeyim; yazıyı yazarken fantezi futbol dışına fazla çıkmamak için azami dikkati göstereceğim ancak zaman zaman da özellikle dışına çıkacağım ki söylemek istediğimi tam olarak ifade edebileyim. Ayrıca, bu yazı bir savunma değildir, yaptığımın sonuna kadar arkasındayım. Yoksa “totem yaptım Jo gol atmasın diye” gibi zırva bir açıklamayla durumu geçiştirebilirdim.
Gelelim meselemize... Sağolsun Engin çok geç idrak etmiş benim Jo’yu kadroma aldığımı ve fitili ateşledi. Ama sonradan söylediği doğru bir şey var ki; evet ben haftanın tüm maçlarını kafamda bir şekilde oynayarak tahminlerimi yapar, bunun ardından da kadromu kurarım. Maçın 4-3 gibi bir skorla bitip bitmeyeceği konusunda herhangi bir fikrim olmamasına karşın, tahminimde de belirttiğim üzere beklentim 2,5 gol üstü olması yönündeydi. Sonuçta maç 1-0 bitti, Jo 3 puan aldı ve kötü bir tercih yapmış oldum. Bunun sebebi de maçı doğru analiz edememiş olmamdan başka bir şey değil. Söz konusu durumu kendi takımım açısından değerlendirmem gerekirse, bu hafta Necati Ateş ve Ozan İpek ne kadar yanlış tercihlerse Jo da o kadar yanlış bir tercihtir, zaten aynı puanı alacaklar. Diğer yandan; Gökhan Tavukçu’nun 4 tane Beşiktaşlı defans oyuncusunu ya da Taner Sezgin’in 4 tane Gaziantepsporlu defans oyuncusunu almasından da daha iyi bir tercihtir. Başka mecralara ulaşan mesele aslında sadece çok gol olmasını beklediğim bir maçta gol olmayışından kaynaklanmaktadır.
Şimdi de taraftarlıkla ilgili birkaç şey söyleyeyim. Herkes başka başka yorumlar yapmış kendine göre konuyla ilgili. Zaten taraftarlık böyle bir şeydir, herkes kendine göre taraftardır. Birine göre taraftar olanın, başka birine göre taraftarlıkla uzaktan yakından alakası yoktur. Tuttuğun takımın başkanı 3 sene üst üste şampiyonluk sözü verip Daum’u takımın başına getirdiğinde kimine göre büyük başkan olurken, benim gibi Chelsea ile oynanan Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçlarında akıl sağlığını yitirecek duruma gelmiş, Lille’e elendiğinde Liverpool ile iki maç oynama fırsatını kaçırdığına üzülen bir kişi için “peki ya Avrupa’da ne olacak” fikri akla geldiğinden maalesef hayal kırıklığıdır. Ya da biz büyük taraftarız diye tribünleri doldurup her maçta “Yeeeeeeeeterrrrr Yıldırım Demirören” diye bağıran kişilerin, takıma her durumda destek olunması gerektiğini düşünen ve nefesini başkana istifa için değil takıma destek için harcayan başka profilde birilerine göre taraftarlıkla uzaktan yakından alakası yoktur. Kimisi her yıl ne olursa olsun kombinesini alır, kimisi transferleri beğenmeyip maçları evinden seyreder. Kimisi cebindeki son parayı takımının atkısını alırken bitirir, kimisinin altındaki don bile takımının ürünüdür, kimisi ise verdiği paranın doğru kullanılmadığını düşünüp kulübü için para harcamayı keser. O yüzden taraftarlığı bir kalıba sokamazsın. Her ne kadar her kulübün taraftarının genel bir profili olduğu düşünülse de içeride başka başka karakterler dolaşır. Bu kişilerin hiçbirisi “taraf” yani kulübün kendisi değil, "taraf"ı kendine göre destekleyenlerdir, yani “supporter”, yani “destekçi”. Onlar olmadan önce de taraflar vardı ve onlar ölüp gittikten sonra da taraflar yine olacak.
Belki Fantezi Futbol oynayan kişilerin oyunu algılamalarındaki ya da oyunu oynama amaçlarındaki farklılıklar, birisinin derbi maçında rakipten oyuncu almasını sağlarken, diğerinin bunu eleştirmesine neden olur. Bazıları her hafta kendi takımından 4 tane oyuncu alıp duygusal hazları ile oyunu bütünleştirip oynamayı sever, bazıları oyunu kazanmak için kendi çapında her maçı mantık süzgecinden geçirip haftanın belli bir bölümünü internet başında sakat ve cezalıları en sağlıklı nereden bulabilirimi düşünerek geçirir. Bazıları da işi iyice ciddiye alıp BFFK diye bir blog kurup onu her hafta güncelleyecek kadar kafayı kırar. Benim için enteresan olan da blog kurup her hafta bu blogla ilgilenecek kadar olaya ciddi bakan “profesyoneller”in, kendi taraftarı olduğu takımın oynadığı maçta rakip takımdan oyuncu alan başka kişiyi eleştirmesi ve elma ile armudu birbirine karıştırmasıdır. Daha önce Tunç’un yaptığı röportajda ben de takımımın puan kaybedeceğini düşündüğüm maçlarda her iki takımdan da oyuncu almayarak kendime göre bir savunma mekanizması oluşturduğumu ifade etmiştim. Büyük çoğunlukla da sezon boyunca bu şekilde hareket ettim. Ama bunun dışına çıktığım şimdi anlattığım gibi durumlar da oldu. Benim bu oyunu oynamamın sebebi Fenerbahçe’yi sevdiğim kadar belki daha da fazla futbola tutkun olmam. Maçların analizini yapmak, yorumlayabilmek, bahis oynamak, fikrine hiçbir zaman katılmadığım adamların televizyon kanallarından ahkam kesmelerini izleyerek bu adam bu işten nasıl para kazanıyor diye düşünmek v.s. Aramızda bu oyunu oynamaya başladığımızdan beri, kendi tuttuğu takımın maçında kadrosuna aldığı futbolcunun topu direkten döndükten sonra başka bir oyuncunun tamamlayarak attığı gole sevinirken bir yandan da golü diğer oyuncunun atamaması sebebiyle burukluk yaşamayan var mıdır acaba? Peki son haftaya girdiğimizde Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray aynı puanda olursa, Beşiktaşlılar ve Galatasaraylılar 33 haftanın 31’inde kadrolarına aldıkları Alex’i Trabzonspor’a karşı kadroya almayacaklar mı? Ya da Fenerbahçeli ve Beşiktaşlılar yine 31 hafta kadrolarına aldıkları Arda’yı sadece şampiyonluk maçı olduğu için Gençlerbirliği maçında dışarıda mı bırakacaklar? Benim buna verecek kesin bir cevabım yok. Ama şunu biliyorum ki doğru ya da yanlış o anki şartlarda nasıl hisseder ya da analiz edersem o şekilde hareket edeceğim. Hele bir de düşünün ki Fantezi Futbol’da Türkiye birincisi ya da BFFK birincisi olma şansınız da var. İşte o zaman sapla samanı ayırma zamanı olacak. Rakip takımın oyuncusunu almak takımınızın şampiyonluğunu istememek anlamına gelmez. Aynı benim dünkü maçta hop oturup hop kalkarak maçı izlediğim, kumandaya hakim olamayarak beş sefer yanlışlıkla elimden fırlattığım gibi.
Sonuç:
1-) Ben Fenerbahçeliyim. Fenerbahçeliliğime laf söyletmem. Herkesin taraftarlığı kendine.
2-) Futbolu çok seviyorum, ilgilenmeyi daha çok sevdiğim bir konu yok.
3-) Fantezi futbol bazen kafa karıştırıyor ama oynamayı sürdüreceksek bu karışıklıklarla mücadele etmek zorundayız.
4-) Bu lig böyle giderse herkesin 34. hafta kadrolarını çok merak ediyorum.
Kalın sağlıcakla ...