Recent Posts

16 Ağustos 2009 Pazar

Şans Faktörü


BFFK'da yarışan 28 kişinin tamamına sorsanız şans nedir diye belki herkes farklı bir şeyler söyler. Başarısızlıklarımızı ilk bağladığımız faktör şans olur genellikle. "Ah be şansa bak" ya da "Bu kadar da şanssızlık olmaz" gibi cümleleri oldukça fazla sarf ederiz istemediğimiz sonuçları alınca ve isyan ederiz. Bu işin üstatlarından Birol Sezgin de İsyankar isimli takımıyla ligimizde mücadele ediyor hatta.

Benim gibi hatırı sayılır zamandır futbol bahislerine ve at yarışlarının bahislerine kafa patlatmış bir adamsanız, şans konusu biraz daha karmaşık hal almaya başlar. "Tek maçtan yatmak" ya da "altılıda beşte kalmak" sözlerine ne kadar aşinasınız bilmiyorum ama genelde sonuç bunlar olunca bahanesi de her zaman şans olur birçokları için. Ancak başarısız kuponlar üzerine biraz düşündüğünüzde şans faktörünün yanında bir başka ve önemli faktörün "tercih" olduğunu anlarsınız. Hangi kriterle belirlemiş olursanız olun kuponunuzdaki maçlar ya da atlar sizin tercihiniz sonucu o kuponda yer alır. Demek ki, şans ile hatalı tercih arasındaki farkı gözden kaçırmamak gerekir. Örneğin, ben bu yazıyı yazarken iddaa kuponumda alt olarak yer alan (bilmeyenler için alt, maçta toplam gol sayısının 3'ten az olacağını tahmin etmektir) Rubin Kazan - Terek maçı 21. dakikada 3-0 oldu. : ) Daha önce de belirttiğim gibi benim kadar uzun süredir bu işlerle uğraşıyorsanız artık bunu şans olarak değerlendiremezsiniz. Bu doğrudan doğruya benim yaptığım hatalı bir tercihtir. Ama şanssızlık için örnekler istiyorsanız size aşağıdaki gibi yaşanmış örnekler verebilirim:

- 5'te 5 giden altılının son ayağında tek yazdığınız at son 100 metreye 2 boy önde girmişken jokey kırbaçı düşürür ve arkadan gelen at yarışı kazanır. Böylece hatırı sayılır bir miktar parayı kazanamamış olursunuz.
- Yine sizin kuponunuzdaki at bu sefer tam aynaya girerken (ayna yarışın tam bittiği noktadır) tökezler ve burun farkıyla yarışı kaybeder.
- Alt oynadığınız Torino-Catania maçı (Torino'nun rakibinden emin değilim ama galiba Catania) 85. dakikaya kadar 0-0 gitmişken maç 2-1 biter.

Birçok televizyon kanalında ve web sitesinde iddaa yorumcuları var. Hepsi haftada 15-20 kupon yazar ve yayımlarlar. Bunlardan 1 ya da 2 tanesi tuttuğunda da "xxx xxxxx yine tutturdu." gibi başlıklar görürsünüz. Halbuki tüm mesaisini futbola harcayan ve bu işten para kazanan birisinin sadece 1-2 kupon tutturması matah bi şey değildir. Dikkat ederseniz tutturamadıkları hiçbir zaman yayımlanmaz ya da hiçbirisi "Kusura bakmayın bu kupon tutmadı." gibi bir kelamda bulunmaz. Çünkü onlar için de durum şanssızlıktan ibarettir sadece. Ama programlarına yazılan küfürlerin biri bin para. Yayımlayamazlar tabi bunları yoksa RTÜK kapatır.

Fantezi Futbol'da da seçtiğimiz oyuncuların haftalık performanslarında aynı durum söz konusudur. Tunç sağolsun şimdiden beni haftanın talihsizi seçti defans kurgum yüzünden. Evet gerçekten de kabus bir defans: Sylva-Egemen-Gökhan Zan-Hakan Balta. Ama biraz üzerinde düşününce Sylva ve Egemen konusunda durumun şanstan değil tercih hatasından kaynaklandığı kabul etmek zorundayım. Gökhan Zan ve Hakan Balta konusunda ise yapılabilecek bir şey yok. Çünkü Rijkaard tüm futbolcularını kullanmak için takımı rotasyona soktu (ki benim büyük takdirimi kazandı) ve bu oyuncular ilk onbir başlamadı. İşte bu da şanstır. Diğer taraftan, kuantum fiziğine ve farkındalığa inananların her olayın kendinden sonraki olayı etkilediği ve hiçbir olayın tesadüfi olmadığı fikrini bir kenara bırakırsak, G.Saray'ın ideal defans kurgusuyla maça başlaması durumunda da gol yediğini varsayarsak benim alacağım puan 4 iken, Hakan Balta'nın golden sonra oyuna girmesi ve maç içerisinde bulunduğu sürede takımın gol yememesi sonucunda şimdi alacağım puan bir değişiklik yapılmadıysa 5 olacak. Bu da aslında şansın biraz da süreç içerisinde değişkenlik arz ettiğini gösteriyor.

Neyse lafı biraz uzattım. Şimdi sanıyorsanız ki "her şeyi şansa bağlamayın, başarısızlıklarınızı biraz da kendi yaptığınız hatalı tercihlerde arayın" gibi bir söz ile yazımı bitireceğim, yanıldınız. Buraya kadar yazdıklarım bir girizgah oldu aslında. Gelelim bu yazıyı yazmaya karar verdikten sonra bana yazıyı değiştiren (ya da uzatan) olaya.

Ntvspor'u takip eden arkadaşlar biliyordur Ercan Taner'in sunduğu 5'te 5 isimli bir yarışma programı var. Bugün akşam üzeri yanlış anlamadıysam cuma günkü bölümün tekrarını yayımlıyorlardı. Ben de şans eseri kanalı açmıştım ve izlemeye başladım. Konsept şu, telefonla bağlanan yarışmacıya arka arkaya 5 soru soruluyor ve tamamını bilen yarışmacı playstation kazanıyor. Her soru için 10 saniyelik süre var. Ercan Taner bağlanan her yarışmacıya mesleğini ve spor ile ilgilenip ilgilenmediklerini, ilgileniyorlarsa hangi sporlar olduğunu soruyor. Her yarışmacı da anlatıyor futbol, basketbol, atletizm v.s. 6 ya da 7 yarışmacının ikinci ya da üçüncü soruda elenmesinin ardından Aksaray'dan bir yarışmacı bağlanıyor yayına. (Adını da hatırlıyorum ama yazmayacağım. Dünya küçük, belki bizden birisinin tanıdığı falandır sonra ayıp olmasın.) Ercan Taner'in sporla ilgilenip ilgilenmediği sorusuna ilgilenmiyorum cevabı veriyor. Ercan Taner de beklemediği bu cevap karşısında "o zaman şansınıza güveniyorsunuz" gibi bir cümle söylüyor. Yarışmacı gayet pişkin: "Zaten yarışmaya katılmak da şans değil mi?".

Bunun ardından ilk soru geliyor:
Aşağıdakilerden hangisi Türkiye'deki Alman teknik direktörleden biri değildir?
a) Jurgen Röber b) Christoph Daum c) Hugo Bross d) Thomas Doll
Yarışmacının konuyla alakalı hiçbir fikri yok. 10 saniye dolduktan sonra süresi bittiği için hemen sallıyor "c". Şıkkın üzerinde yeşil ışık yanıyor ve doğru cevap.

2. soru:
Teniste aşağıdaki grand slamlerden hangisinde beyaz kıyafet giyme mecburiyeti vardır?
a) Roland Garros b) ABD Açık c) Wimbledon d) Avustralya Açık
Yarışmacının yine belli ki uzaktan yakından konuyla alakası yok. Hatta soruda tenis kelimesi geçmese allah bilir bunları ne zannedecek. Neyse yine 10 saniyenin sonuna kadar hiçbir cevap yok. Bu kez süre bittikten 4-5 saniye sonra yine şakıyor: "c" ve yine c'nin üzerinde yeşil ışık, doğru cevap. Yalnız bu kez Ercan Taner biraz sinirleniyor ve "Lütfen süre dolmadan ya da dolar dolmaz cevabınızı verin" diye uyarıyor yarışmacıyı. Yarışmacı tamam diyor ve geliyoruz

3. soruya:
Lance Armstrong'un 2009 yılında Fransa Bisiklet Turu'nda adına yarıştığı takım hangisidir?
Kusura bakmayın bundan sonraki soruların tüm şıkları aklımda kalmadı. Yine 10 saniyelik ekrana boş bakma ve arkasından sürenin sonunda sallama: "d" "Astana" ve bir kez daha doğru cevap. Ercan Taner'den süre konusunda bu sefer biraz daha sert bir uyarı.

4. soru:
Dart oyununda oku tahtanın tam ortasına isabet ettirirseniz kaç puan kazanırsınız?
a) 50 b) 35 c) 10 d) 60
Aynı senaryolar tekrar yaşanır ve sallamaya devam: "a" Bravo yine bildiniz. Ercan Taner bu kadar ballı bir adamla ilk defa karşılaşıyor olmanın şaşkınlığını atamamakla beraber, son soruya geçildiğini ve sorunun önemi dolayısıyla süreye çok daha dikkat edeceğini yarışmacıya belirtir.

Son soru:
Aşağıdakilerden hangisi FIFA başkanlığı yapmamıştır?
Soru muazzam kazık. Ama bu yarışmacı için ilk sorudan hiçbir farkı yok. Tahmin edin; ilk dört soruda yaşanan senaryonun aynısı. Yarışmacı bu sefer Ercan Taner'e inat süre bittikten yaklaşık 5 saniye sonra cevap verir: "c" C şıkkı "Artemio Franchi"dir ve inanılmaz gerçekleşir: Doğru cevap. Yarışmacı Playstation'u kazanır ve Ercan Taner çok ilginç bir yüz ifadesiyle reklama girer.
Buyrun karar sizin. Herkese bol şans...

Not:
Rubin Kazan 4 - Terek 0 maç bitti

11 yorum:

Seçkin Köksal dedi ki...

İşte buyrun. Zaten kötü bir hafta geçirirken bendenizin kadrosunda yer alan Alex'in 7. dakikada sakatlanmasına ne demeli? :)

Engin Gürses dedi ki...

1024 te 1 ıhtımal 5 sorununda tutması. gerçekten duşuk bır ıhtımal....

Engin Gürses dedi ki...

bu hafta şans ın bayağı etkılı olduğu bır haftaydı. Oğuzhan ın 3. penaltıyı kurtarıp 6 puan bırden fazladan kazandırması şanstan başka bır olguyla açıklanamaz sanırım.

Engin Gürses dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Engin Gürses dedi ki...

seco yazında paragraflar arasında bır satır boşluğu bıraksana ...

Seçkin Köksal dedi ki...

Abi bırakıyorum normalde de bu sefer birkaç kez denememe rağmen olmadı. Niye olmadı anlamadım.

Tunç Bozacılar dedi ki...

html den yaz yazını ... orda bırak arayı ...

bartan dedi ki...

o programda aslinda hep google hizi kazaniyor , ilk ciktiginda her gun 3 ps veriyorlardi :=) sonradan birisi cakmis bu olayi artik google da ilk sayfada cikmiyan sorular soruyorlar, bide eskiden sure konusunda da gayet lakayittilar simdi sure bitti mi bitti ,

o cocuk da bence oturtmustur 4 arkadasini bilg basina arayin ulen 4 sik var demistir ( ben olsam ole yapmazdim , yada yaparmiydim :=) )


baris

Tunç Bozacılar dedi ki...

Yazını şimdi okuyabildim ... O programı ben de izledim ve Barışın dediği gibi arkada bir iki arkadaşını bilg. başına oturttuğunu düşündüğüm şeyler yaşandı ... Hatta bu konuyla ilgili kendi sitemde birşeyler yazacaktım ... her 10 saniyeden sonrası cevaplıyordu ve çocuk çok sessizdi ... şüphelenmemek olmazdı ve bilg. kazandı bana göre şans değil !

Seçkin Köksal dedi ki...

İyi de arkadaşlar hangisi Alman teknik direktör değildir ya da hangisi FIFA başkanlığı yapmamıştır sorusunu nasıl aratıp da bulacaksınız 10 saniyede? Aynı kişiden mi bahsediyoruz bilmiyorum ama benim izlediğim yarışmacı genç değil orta yaşlı bir adamdı. Yaşını da söyledi galiba da hatırlayamadım şimdi.

Tunç Bozacılar dedi ki...

BİLİYORUM ABİ , HEP 10 SANİYE SÜRESİNİ AŞIP ERCAN TANER İLE GERGİNLİK YAŞAYAN ADAM İŞTE ...

ARKADAŞLARI DA O SORUDA YARDIM ETMİŞTİR ARTIK ...

AMA BEN EMİNİM BİLG. OLDUĞUNA ARKA PLANDA ...